|
|
|
YUGOSLAVYA
Yüzölçümü : 255.804 km²
Nüfus : 23.864.000
Başkent : Belgrad
Önemli Şehirler : Belgrad, Zagrep, Saraybosna, Üsküp, Lyubliana,
Varaşdin, Rieka, Split, Yenipazar, Priştine, Dubrovnik, Prizren,
Manastır, Niş.
Yeri : Doğusunda Bulgaristan ve Romanya, batısında Adriyatik Denizi,
güneyinde Arnavutluk ve Yunanistan, kuzeyinde Macaristan ve Avusturya,
kuzeybatısında da İtalya ile sınırdır.
Dil : Sırp-Hırvat dili
Din : Ortodoks
Para birimi : Dinar
Önemli coğrafi yerler : Drava, Sava vadileri, Sava ırmağı, Dinar
dağları, Rodop dağları, Vardar vadisi, Tuna vadisi.
DIOCLETIAN SARAYI (MS. 3. YÜZYIL YUGOSLAVYA)
Diocletian Sarayı, Split şehrinin eski merkezindedir.
Saray sözcüğü, Roma imparatoru Diocletian'ın MS 3. yüzyılda Adriyatik
kıyılarında yaptırdığı devasa konuta az da olsa hakkını teslim ediyor.
2.1 metre genişliğinde ve 15-21 metre yüksekliğindeki duvarlar, 3.6
hektarlık bir alanı çevreliyor. Dikdörtgen planı, büyük kapıları,
gözcü kuleleri ve kesişen iki ana sokağıyla -bugüne dek şehrin en
işlek sokaklarından oldu- Roma kalelerini andırıyor. Diocletian
öldüğünde, mülkü kolonileştirilip bir süre sonra da yerleşim alanına
dönüştürüldü. Bugün duvarın esas cazibesi farklı dönemlere ait
yapıların birbiri ardı sıra yükselmesinde, orijinal binanın
duvarlarına ve sütunlarına yaslanmasında yatıyor ve değişik mimari
tarzların kolajı ortaya çıkıyor, ikinci Dünya Savaşı'nın hemen
öncesinde sarayı ziyaret eden İngiliz yazar Rebecca West, Split'in
nüfusunun beşte birinin duvarların içinde yaşadığını söylemişti
-Yaklaşık 9 bin kişi "Arı kovanının peteklerini andırırcasına, dip
dibe evleriyle Diocletian'ın mimarlarının bıraktığı her boşluğu
doldurmuşlar." Saray, anıtsal bir sütun ile denizi selamlıyordu.
İçinde, bugüne dek hasara uğramamış sağlam bir tabanla desteklenen
kraliyet daireleri, geniş bir koridor ve kubbeli bir hol yer alıyordu.
İmparatorun Corinthian sütunlarla çevrili sekiz köşeli kabri, 7.
yüzyılda şehrin katedrali haline geldi. 13. yüzyılda kaliteli ahşap
kapılar ve koro tabureleri eklendi. Diğer yandan, binanın yapısıyla
çok az oynandı, Diocletian ile karısı Prisca’nın resimleri duvarları
süsledi. Kabrin karşısındaki, daha sonradan katedralin vaftiz yeri
olan, Jüpiter'in zarif kapılı tapınağı da iyi bir şekilde korunmuş. (Diocletian'ın
Roma'da yaptırdığı yıkanma yerlerinin kaderi de buna benziyordu
-bunların bir kısmı Santa Maria Angeli kilisesini oluşturuyor).
Diocletian, sarayını kendi toprakları üzerine inşa etti ancak sarayın
ihtişamı onun eski hayatıyla çelişiyordu. Diocletian'ın bir köle
olduğu ve kraliyet koruması olduktan sonra iktidara geldiği sanılıyor.
MS 284'te imparator oldu ve kaotik bir gerçeklikle yüzyüze geldi;
tetrarchv'yi kurdu - doğuda iki (kendisi bunların üst mevkide
olanıydı), batıda iki, toplam 4 yöneticinin olduğu bir sistem.
Diocletian, artık imparatorluğun tek ilgi odağı olmayan Roma'ya MS
303'e dek ayak basmadı bile. Tahttan çekildikten sonra kapandığı
sarayı, imparatorun delinmez duvarlar ardında görkemli bir hayat
süren, uzak, tanrısal bir figür gibi görülmesine neden olmuş olabilir.
O, düşmekte olan bir imparatorluğu durdurmayı esprili bir şekilde
beceren ve zamanında Hıristiyanlara zulmeden, sonradan kabri
Hıristiyan katedraline dönüştürülen bir adam olarak hatırlanıyor.
|
|